Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü-Kurucu Direktör
Bu
ülkede mutlu olunur mu? Ya da mutlu yaşanır mı? Sorduğum sorunun saçmalığına
bakar mısınız? Tamam bu kadar yazmak yeter. Cevap belli; bence ‘’hayır’’. Bu
yazıda burada biter öyleyse. Bayan Yanı da bıktı benim depresif hallerimden.
Yazıyı yetiştiremeyince, kafam bozuk diyorum. Şimdi ‘’biraz bunun üzerine
konuşayım da sinirim geçsin’’ diyeceğim ama, konuştukça daha da mı mutsuz oluyorum
ne? Cemal Süreya nasıl da haklı arkadaşlar; mutluluk dayanıksız. Bakın olayı
nereye bağlayacağım, dikkatinizi çekmiştir belki bu yılın ilk yarısında Amerika
Birleşik Devletleri merkezli bir kamuoyu araştırma şirketi olan Gallup, her yıl
Mart ayında kutlanan “Birleşmiş Milletler Uluslararası Mutluluk Günü”
için kapsamlı bir mutluluk araştırması yapmış.
Türkiye
143 ülkenin yer aldığı araştırmada, en mutsuz üçüncü ülke olmuş. Anket
kapsamında 143 ülkeden yetişkin bireylere “bir gün önce ne kadar
güldükleri, bir gün önce ne kadar iyi dinlendikleri, insanlar tarafından
saygıyla karşılanıp karşılanmadıkları” ve “bir gün önce ilginç
bir bilgi öğrenip öğrenmedikleri” sorulmuş. En mutsuz ülkeler
sıralamasında Sudan birinci olurken, geçtiğimiz aylarda deniz kıyısında 20
kişinin öldürüldüğü terör saldırısı ile sarsılan Tunus, en mutsuz ikinci ülke
olarak belirlenmiş. Türkiye, Bangladeş ve Sırbıstan ile aynı puanı alan mutsuzlar
sıralamasındaki ülkeler arasında ilk üçe girmiş. Araştırmaya göre, dünyadaki en mutsuz
insanlar, savaşlar ve iç karışıklıkların yoğun olduğu Kuzey Afrika ve Ortadoğu
bölgelerinde yaşıyorlar. Ortadoğu’da Suudi Arabistan dışındaki ülkelerin dünya
standartlarının çok altında kaldığı da belirlendi. Türkiye’nin 100 üzerinden 54
aldığı puanlama sisteminde, dünya ortalaması 71 olarak hesaplanmış. Gallup’un
bu araştırması, Güney Amerika’da yaşayan insanların mutlu olduğunu ortaya
koyuyor. İlk ona giren ülkelerin tamamı Güney Amerika’da. Paraguay, 100
üzerinden 89 alarak dünyanın en mutlu ülkesi oldu. Güney Amerika ülkeleri Kolombiya, Ekvador ve Guatemala 84 puan alarak, Paraguay’ı takip etti. Gelir düzeyinin çok düşük olduğu
Guatemala’nın, dünyanın en mutlu 4. ülkesi olarak açıklanması, ülkelerin gelir
düzeyinin mutluluk için temel bir faktör olmadığını ortaya koydu. Başka bir
araştırma ise, her yıl Uluslararası Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD tarafından hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi.
Gelir düzeyi, sağlık, güvenlik ve barınma gibi alanlarda, 30'dan fazla ülkenin
durumu her yıl karşılaştırılıyor. İyi ve kaliteli bir yaşamın en önemli
göstergesi akademik literature göre; mutluluk. Türk vatandaşlarının OECD
vatandaşlarına göre, genelde hayatlarından pek memnun olmadıkları ölçülmüş.
Türkiye'de
ortalama bir günde, olumlu duygu ve düşünceler içinde olduklarını söyleyenlerin
oranı yüzde 68, OECD ortalaması ise, yüzde 80. Nasıl mutlu olalım ki? Ne kadar
uğraşsak da bireysel mutluluklarımız artık bu coğrafyada yüzümüzün gülmesine
yetmiyor. Saymakla bitmiyor ülkemin dertleri. Ölümü kutsayan bir coğrafya
burası. Ne kadar teknoloji kullandığımızın ya da büyüme rakamlarının, ekonomik
krizimsi duruma rağmen yatırımların vs. bunların hiç biri önemli değil.
Memlekette huzur yok. Gencecik evlatlarını birer birer kaybeden insanlar var.
Böyle ülkede insanın yüzü güler mi? Gençlere sağlıklı, mutlu, kaliteli bir
gelecek vaad etmiyoruz, ‘’hadi gelin ölelim’’ çağrısı
yapıyorsunuz. ‘’Şehit olun ya, ben de olucam, güzel şey şehitlik’’
diyorsunuz. Kaybının ardından ağıt yakmasına bile izin yok insanların, ‘’
bağırmayın şehidiniz cennete gidemez’’ diyorsunuz. Oysa yas tutmak,
yası yaşamak bir hak, iyileşmek yaşama tutunmak için. Yas tutmayın diyorsunuz.
İnsanı katletmeye doymayan ülke, doğayı
da dibine kadar sömürdüğünden selde 8 vatandaşımız ölüveriyor. Birazı da kayıp.
Tam avaz avaz bağırarak ağlamak üzereyken, bir gülme tutuyor insanı. Ülke insan
olsaydı manik depresif ya da bipolar olarak tanımlardım. Üniversitelerimiz de çok
şenlikli, öğretim üyesinin biri çıkıp ’’bölgedeki ahlak çöküntüsündendir o sel’’
deyiveriyor. Geçici seçim hükümetinin aile ve kadından sorumlu kadın elemanı ‘’börek
bilmeyen kadının evliliği dağılır’’ mealinde parlak ve bilimsel bir cümle
kuruyor. Bu kez de gözünden yaş gelene kadar gülüyorsun. Bitti mi sanıyorsunuz,
biter mi? Bu ülkede delilik biter mi? Birden okulların geç açılması gündeme
geliyor, neden? ‘’Önce oteller kapansın ki, çocuklar okula da gidebilsinler’’
deniyor. Buna gülmeyip başka ne yapılır ki?
Eller havaya plaj partileri yapılan bir kıyı kentimizde, pazar yerinde
yatıp kalkan, ölü çocuk bedenleri kıyıya vuran Suriye, Afganistan, Irak
vatandaşı mülteciler. Basın özgürlüğü demeçlerinin hemen ardından gazetelerden
atılan gazeteciler. Üstelik bir kahinimiz var, söylüyor, oluyor. Şok! şok! şok!
bile olamıyoruz. Özgürlük, insan hakları ve mutluluk yaşadığımız ülkenin sınırları
içinde yaşam kalitemizi belirliyor. Catherine Austin Fitts tarafından geliştirilen
bir başka endeks daha var yaşam kalitesini ölçen, Buzşekeri Endeksi. Bu
endekse göre; bir çocuğun buzşekeri almak üzere evinden çıkıp en yakın
buzşekeri alabileceği yere kadar ulaşmasına ve alışverişi tamamlayıp güvenle
evine geri döneceğine, o şehir ya da ülke insanlarının ne kadar inandığına dair yüzdeyi hesaplıyor.
Yani, bu aktivitenin sorunsuz tamamlanacağını düşünenlerin yüzde olarak
fazlalığı o toplumun yaşam kalitesinin o derece yüksek olduğuna dair bir ölçüt
ortaya koyuyor. Ah be! Catherine Austin Fitts, biz de ‘’çocuklar
şeker de yiyebilsinler’’ demeyi ne çok isterdik. Ama diyemeyiz, bizim
ülkemizde yaşam kalitesini ölçmek için çocuklarımızı sokağa ekmek almaya
gönderiyoruz. Sıcak Ekmek Endeksi geliştirdik biz. Yaşam kalitemizi sıcak ekmek
endeksi ile ölçüyoruz. Yaşam kalitesinde sınıfta kaldık, çaktık, kıç üstü
oturduk çoktan. Ve bu endeksin esas sorusu şu; neden büyümüyor çocuklar? Çünkü
büyümez 13 yaşında, 7 yaşında ekmek almaya giderken sokakta ölen çocuklar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder