Aşk Hem Var Eder Hem de Yok, Üstelik Çok Olanı Bile Var!!!
Ne çok konuşuruz aşk meşk
işlerini, hep da zannedilir ki, bir kadın meselesidir. Külliyen koca bir yalan.
İddia ediyorum erkekler daha fazla konuşuyor. Hiç bir şey yapmasalar eşleri ya
da sevgilileri ile aralarında olup bitenden dert yanarken ‘’ aşk bitti aramızda, yorucu
olmaya başladı bu ilişki’’ yorumları birbiri ardına yapılıyor.
Hep söylediğim bir şeydir
danışanlarıma, aşk denmez buna, onun adı sevgidir, aşk zannettiğimiz şey
arzudur ve tutkudur. Sevgiyle karıştırılmamalı. Arzu namı diğer aşk olmuş,
arzuyu aklamak adına. Aşk yoktur aslında. Sadece sevgi vardır. Hissettiğimiz şey, ki, aşksa
eğer tutku ya da istek gibi ve diğer pek
çok bağ gibi sevgi bağının bir türüdür. Aşık olursunuz, içinizde bir ateş
yanar. Bazen bu ateş sizi de kavurup yok eder. Aşık olursunuz, öyle bir
sevgidir ki, anlatmaya gerek yok herkes
aşık olmuştur en az bir kere hayatında,
yeniden var olursunuz, uçabilirsiniz de.
Bütün bu var olma ya da yok
olmalarımız duygusallığımıza ve karakterimize bağlıdır esasında. Kısacası aşk,
yoğun sevgidir. Yoğun sevgi içinde yaşayıp mutlu bir şekilde ölecek karakter
kazanılabilir mi ? Kesinlikle ‘’Evet’’. Ve hepimiz bir şekilde aşık oluyoruz işte. Kozmik bir güç mü? Bizi bir araya getiren,
yoksa kader mi? Yıllar sonra, eğer hala birlikteyseniz o kişiyle, aşkın aslında
sevgi olduğunu o zaman anlıyorsunuz. Gene de "aşk bitti, sevgiye dönüştü." fikri çok tartışmalı. Zaten sevgi değil midir
yaşanan? Ve böyle bir sevginin bizi yok etmesi gerekir mi? Cemal Süreya haklı
mı? ‘’Okyanusta
öImez de insan, gider bir kaşık sevdada boğuIur ‘’ derken… Aşk yok eder
mi? Biter mi ? Yok olur mu? Ve insanı var eder mi? Hem zor hem de kolay sorular.
Bir de çok olanı var, hem de ne çok, öyle çok ki, bakıyorsunuz bir erkek ya da kadın aynı anda 2-3 kişiye aşık olabiliyor. Bu herkes için öyle kolay da değil. Yazması, söylemesi kolay da, yaşaması bambaşka. Nereden mi biliyorum? Bir süredir öyle vak'alarla çalışıyorum ki, yaşamadan inanılması zor. Ve danışanlarıma şunu söylüyorum; '' bir gün hiç aklınızdan geçmeyecek ve asla onaylamayacağınız bir ilişkinin baş rolünde buluverirsiniz kendinizi. Yaşam bu belli mi olur?'' Pek çok
insan aşkı bildiğini, yaşadığını zanneder ya da yaşamak için aşkı arar. Ancak
içinden geçtiğimiz çağda aşkın herkes için ciddi kafa karışıklılarına yol açan
farklı halleri dikkatimizi çekmeye başladı. Hele de evlilikler ve ilişkilerin sorgulanması
ile bu durum, daha da konuşulup düşüşünülür hale geldi. Çünkü mutluluk arayışı
hiç bitmeyen insan, gizlice yaşadığı çok aşklılıktan medet ummaya başladı.
Türkiye’de
her yıl boşanma oranlarındaki
artışlardan bahseden resmi istatistikler yayınlanır. Ama nedenleri yeterince
sorgulanmaz. Ya da ekonomik, kültürel, sosyolojik, her türlü neden sayılır da,
tek bir konu kesinlikle sorgulanmaz. O da; tek eşli evliliğin ve ilişkinin
kendisidir. Çünkü buna ülkemizde kılıf bulmak kolaydır ve sorgulamak da
kimsenin işine gelmez. Tek
eşli aşk ve buna dayalı evlilikler
gökten zembille inmemiştir ve aksine tarihsel bir arka planı vardır. Bir düzen
olarak kurgulanıp normatifleştirilmiştir (toplumsal kabulü sağlanmıştır).
Sorunlar da böylece başlamıştır. Çok aşklılık kadın ve erkek arasında yüz
yıllardır süre giden, deyim yerinde ise; bir yer altı faaliyetine dönüşmüştür. Şimdilerde, hem erkekler hem de kadınlar çok
aşklılığın nedenlerini ve niçinlerini anlamaya, kendisine itiraf etmeye ve ‘’çok
aşklılık mutlu eder mi’’ sorularının yanıtlarını bulmaya çalışıyorlar… Aşkın
çok olanı nedir? Niçinleri var mıdır? Nasıl da kulağı tırmalıyor değil mi? Aşk
bir duygusal eylemdir, aşka sayı sıfatı yakışır mı? demeyin, gelin birlikte
karar verelim… www.hablemitoglu.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder