4 Şubat 2016

Bir Bayan Yanı Yazısı: Tecavüz, Taciz ve Ensest Hakkında



Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü-HaE Kurucu Direktör
sengul@hablemitoglu.net

Bayan Yanı yayınlanmaya başladığı günlerden bugüne değin, sayfalarında pek çok kez bana yer açtı. Bir süredir de kadın olmaya dair ya da çeşitli sosyal olgulara ilişkin fikirlerimi düzenli olarak her ay yazmaya çalışıyorum. Benim gibi yazmaya tutkulu bir akademisyen için eşsiz bir deneyim. Ancak bu kez güçlük yaşıyorum. Taciz, istismar, tecavüz ve ensest hakkında yazmak  ağır. Ben yazarken bu ağırlığın altında kaldığımı hissederken, mağdurları anlamanın, etkilenmeden anlatımları okumanın ne tür bir his olduğunu, sanırım sizler de çok tahmin edersiniz. Mağdurların öyküleri korkunç ve öykülerin sahiplerinden isimsiz birer nesne gibi söz etmek de bir o kadar kolay. Belki komşumuz, sokakta göz göze geldiğimiz bir genç kadın, aynı yolda, parkta, markette, metroda, okulda karşılaştığımız ama neler yaşadıklarını hiç bilmediğimiz çocuklar, genç kadınlar ve genç erkekler. Bayan Yanı için cesaretle yaşadıklarını paylaştılar. Tümünü okudum. Ve öfkeyle birlikte üzüntümün bana hissettirdiklerini, içimden geçenleri tam olarak yazamayacak olmak da ayrıca zor. Türkiye’de istatistikler ve sözlü/nitel araştırma kaynakları  çocuk istismarı, ensest, tecavüz ve taciz olgularında iyi bir yerde olmadığımızı zaten söylüyor.  Bütün bunların karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları var. Tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal kapsamlı ciddi ve dağ gibi bir sorun olarak da karşımızda öylece duruyor.

Türkiye’de tecavüze uğrayanların yüzde 50’sinin 18 yaş altında olduğu, bunların yüzde 90’ının kız çocuklar, yüzde 10’unun erkek çocuklar olduğu devletin resmi sitelerinde yer alıyor. Türkiye’de 5–10 yaş arası çocukların yüzde 55’inin, 10–16 yaş arası çocukların ise, yüzde 40’ının ensest mağduru olduğu söyleniyor. Her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel istismar vakası olarak gönderiliyor, her yıl 91 bin kız çocuk anne oluyor. Tüm evliliklerin  1/3’ünü 18 yaşın altındaki kız çocuklar oluşturuyor. Daha 15 yaşına gelmeden, cinsel ilişkiye kendi iradesi dışında zorlanan kız çocukların oranı yüzde 11 (Kaynak: http://www.cocugasiddetionluyoruz.net/wp-content/uploads/rakamlar.jpg). Türkiye’deki araştırmalar çocuklara karşı cinsel istismar bağlamında farkındalık, teşhis ve bildirim konusunda temel betimleyici veriler ortaya koyabilirken; yaygınlık, görülme sıklığı, önleme ve tedavi gibi konuları yeterince ele almamaktadır. Farklı sivil toplum kururuluşları tarafından yürütülen araştırmaların sonuçları ile ancak bilgi ve veri elde edilebilmektedir. 

Burada daha fazla istatistikten söz etmek istemem. Biliyoruz ki, ülkemiz sokakta, iş yerinde, ailede yaşamın her alanında kadınların tacize, tecavüze, istismara uğradığı öldürüldüğü bir ülke artık. Kız çocuğun baba ve erkek kardeş tarafından cinsel tacize ve tecavüze uğraması ensest. Komşunun ya da dayının, eniştenin yaptığı çocuk tacizine giriyor ve daha farklı. Bu tanımı hukukçuların tartışması gerekiyor. Kayınpeder, kayınbirader tacizini de ensest olarak görmüyoruz. Sanılanın aksine, ne ekonomik koşul ne de eğitim buna engel değil.  Kaldı ki, ensest bir hastalık olmayıp, bir irade sorunu, cinsel sapmadır. Ensest Türkiye'de varlığı kabul edilen, ama kimsenin yüksek sesle dile getirmeye cesaret edemediği bir tabu. Hukukta tanımı yok. Mağdurların başvuracağı merci, başvursa dahi çocuğu koruyacak kurumsal altyapı yetersiz. Anlayacağınız çok sayıda Hüseyin Üzmez aramızda dolaşıyor. Bu korkunç bir şey...

Literatür cinsel istismar, taciz için çok genel bir tanımlama yapar ve derki, bir insanın bir başkası tarafından cinsel uyarı ve doyum için kullanılması, fuhuşa zorlanması, pornografi gibi suçlarda cinsel obje olarak kullanılması cinsel istismardır. Aynı tanım çocuklar için de geçerlidir. Genital bölgeye dokunma, teşhircilik, pornografi, ırza geçmeye kadar çok geniş kapsamlı davranışları kapsar. Cinsel istismarın mutlaka şiddet içermesi gerekmez, çocuğun rızasının olup olmadığına bakılmaz. Kurbanın cinsiyeti ne olursa olsun faillerin çoğu erkektir ve kurban tarafından kim oldukları bilinmektedir. İstismarcıların birçoğu da çocukluklarında, ya cinsel istismara uğramışlardır ya da aile içinde şiddet olgusu vardır. Ensest yasakları, toplumsal bir kural oluşturduğundan sosyal ve kültürel bir olgudur. Toplumun tolere etmemesi ve büyük çoğunlukla çok yakın akrabalar tarafından gerçekleştirilmiş olması gizli tutulmasına neden olmaktadır. Bayan Yanı için anlatılan kişisel öykülerde, ağırlıklı olarak cinsel istismar, ensest ve sokak tacizi var.

Devletin resmi istatistik kurumu TÜİK verilerine göre cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana geldi. Yine devletin kendi verileri diyor ki; son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbirisi cezalandırılmadı. Rakamların söyledikleri böyleyken esasında ‘’isimsiz mağdurlar’’ın yaşadıklarını gözden kaçırıyoruz kaygısını da taşıyorum. Yazık ki, her tecavüzcünün imdadına Türkiye’de devlet koşuyor. Daha çok yeni, geçtiğimiz hafta bir kadın göz altında devletin resmi görevlisi tarafından defalarca tecavüze uğradı, kadın hakimlerin de bulunduğu bir kararla, karşı koymadığı (!) tespit edildi ve resmi görevli kısa sureli ceza aldı. Burada sosyal medyayı kullananlar bilirler şöyle bir tepki veresim var; aerrıjmnbmfmrekjgnkgmhl 

Ayrıca çocuk tacizi ve istismarında da yine çocuğun yaşı, rızası, kızlık zarı devreye giriyor. Zar yırtılmadı ise, devlet tecavüzcüye beraat veriyor. Koskoca devlet kız çocukların bacak aralarında ufaldıkça ufalıyor. Kız çocuklarına onlarca erkek tecavüz ederken, o çocukların attığı çığlık çığlıktan sayılmıyor. Daha geçtiğimiz aylarda Adana’da altı yaşında bir kız çocuğu koli bandı ile bağlandıktan ve bıçaklandıktan sonra üzerine benzin dökülerek yakıldı. Bir başkası Iğdır’da tecavüze uğrayıp öldürüldü. Diyarbakır’da okula gitmek için evden çıkan 13 yaşındaki bir erkek çocuğa, ölümle tehdit edildikten sonra tecavüz edildi. Bir diğer çocuk İstanbul’da ölü bulundu.

Bayan Yanı’nda okuyacaklarınızı cesaretle yazan kadınlar; koruması altındaki çocuğa sahip çıkamayanlara, daha doğrusu koruması altındaki hiç kimseye sahip çıkamayanlara, koruması altındakilere tecavüz edilirken izleyenlere, gözü olup da görmeyenlere, kulağı olup da duymayanlara, gördüğü yerde müdahale etmeyenlere, karar verirken vicdanını ve yasaları göz ardı edenlere bir çığlık olsun diye anlattılar.

Kulaklarınızı tıkamayın, gözlerinizi kapatmayın. Bu genç insanların yaşamı kararmasın, bu öyküler sizin çocuklarınıza ya da size ait olabilirdi. Biraz merhamet çokça hak temelli, sosyal politika üreten bir devlete ihtiyacımız var sadece o kadar…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder