Prof.
Dr. Şengül Hablemitoğlu
Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü-HaE Kurucu
Direktör
sengul@hablemitoglu.net
Bayan Yanı yayınlanmaya başladığı günlerden
bugüne değin, sayfalarında pek çok kez bana yer açtı. Bir süredir de kadın
olmaya dair ya da çeşitli sosyal olgulara ilişkin fikirlerimi düzenli olarak
her ay yazmaya çalışıyorum. Benim gibi yazmaya tutkulu bir akademisyen için
eşsiz bir deneyim. Ancak bu kez güçlük yaşıyorum. Taciz, istismar, tecavüz ve
ensest hakkında yazmak ağır. Ben
yazarken bu ağırlığın altında kaldığımı hissederken, mağdurları anlamanın,
etkilenmeden anlatımları okumanın ne tür bir his olduğunu, sanırım sizler de
çok tahmin edersiniz. Mağdurların öyküleri korkunç ve öykülerin sahiplerinden isimsiz
birer nesne gibi söz etmek de bir o kadar kolay. Belki komşumuz, sokakta göz
göze geldiğimiz bir genç kadın, aynı yolda, parkta, markette, metroda, okulda
karşılaştığımız ama neler yaşadıklarını hiç bilmediğimiz çocuklar, genç
kadınlar ve genç erkekler. Bayan Yanı için cesaretle yaşadıklarını paylaştılar.
Tümünü okudum. Ve öfkeyle birlikte üzüntümün bana hissettirdiklerini, içimden
geçenleri tam olarak yazamayacak olmak da ayrıca zor. Türkiye’de istatistikler
ve sözlü/nitel araştırma kaynakları çocuk
istismarı, ensest, tecavüz ve taciz olgularında iyi bir yerde olmadığımızı
zaten söylüyor. Bütün bunların karmaşık
nedenleri ve trajik sonuçları var. Tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal
kapsamlı ciddi ve dağ gibi bir sorun olarak da karşımızda öylece duruyor.
Türkiye’de tecavüze uğrayanların yüzde
50’sinin 18 yaş altında olduğu, bunların yüzde 90’ının kız çocuklar, yüzde
10’unun erkek çocuklar olduğu devletin resmi sitelerinde yer alıyor. Türkiye’de
5–10 yaş arası çocukların yüzde 55’inin, 10–16 yaş arası çocukların ise, yüzde
40’ının ensest mağduru olduğu söyleniyor. Her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel
istismar vakası olarak gönderiliyor, her yıl 91 bin kız çocuk anne oluyor. Tüm
evliliklerin 1/3’ünü 18 yaşın altındaki
kız çocuklar oluşturuyor. Daha 15 yaşına gelmeden, cinsel ilişkiye kendi
iradesi dışında zorlanan kız çocukların oranı yüzde 11 (Kaynak: http://www.cocugasiddetionluyoruz.net/wp-content/uploads/rakamlar.jpg).
Türkiye’deki araştırmalar çocuklara karşı cinsel istismar bağlamında
farkındalık, teşhis ve bildirim konusunda temel betimleyici veriler ortaya
koyabilirken; yaygınlık, görülme sıklığı, önleme ve tedavi gibi konuları
yeterince ele almamaktadır. Farklı sivil toplum kururuluşları tarafından
yürütülen araştırmaların sonuçları ile ancak bilgi ve veri elde edilebilmektedir.
Burada daha fazla istatistikten söz
etmek istemem. Biliyoruz ki, ülkemiz sokakta, iş yerinde, ailede yaşamın her
alanında kadınların tacize, tecavüze, istismara uğradığı öldürüldüğü bir ülke artık.
Kız çocuğun baba ve erkek kardeş
tarafından cinsel tacize ve tecavüze uğraması ensest. Komşunun ya da dayının,
eniştenin yaptığı çocuk tacizine giriyor ve daha farklı. Bu tanımı hukukçuların
tartışması gerekiyor. Kayınpeder, kayınbirader tacizini de ensest olarak
görmüyoruz. Sanılanın aksine, ne ekonomik koşul ne de eğitim buna engel değil. Kaldı ki, ensest bir hastalık olmayıp, bir
irade sorunu, cinsel sapmadır. Ensest Türkiye'de varlığı kabul edilen, ama
kimsenin yüksek sesle dile getirmeye cesaret edemediği bir tabu. Hukukta tanımı
yok. Mağdurların başvuracağı merci, başvursa dahi çocuğu koruyacak kurumsal
altyapı yetersiz. Anlayacağınız çok sayıda Hüseyin Üzmez aramızda dolaşıyor. Bu
korkunç bir şey...
Literatür cinsel istismar, taciz için çok genel
bir tanımlama yapar ve derki, bir insanın bir başkası tarafından cinsel uyarı
ve doyum için kullanılması, fuhuşa zorlanması, pornografi gibi suçlarda
cinsel obje olarak kullanılması cinsel istismardır. Aynı tanım çocuklar için de
geçerlidir. Genital bölgeye dokunma, teşhircilik, pornografi, ırza geçmeye
kadar çok geniş kapsamlı davranışları kapsar. Cinsel istismarın mutlaka
şiddet içermesi gerekmez, çocuğun rızasının olup olmadığına bakılmaz.
Kurbanın cinsiyeti ne olursa olsun faillerin çoğu erkektir ve kurban
tarafından kim oldukları bilinmektedir. İstismarcıların birçoğu da
çocukluklarında, ya cinsel istismara uğramışlardır ya da aile içinde
şiddet olgusu vardır. Ensest yasakları, toplumsal bir kural oluşturduğundan
sosyal ve kültürel bir olgudur. Toplumun tolere etmemesi ve büyük
çoğunlukla çok yakın akrabalar tarafından gerçekleştirilmiş olması gizli
tutulmasına neden olmaktadır. Bayan Yanı için anlatılan kişisel öykülerde,
ağırlıklı olarak cinsel istismar, ensest ve sokak tacizi var.
Devletin resmi istatistik kurumu TÜİK
verilerine göre cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana
geldi. Yine devletin kendi verileri diyor ki; son 15 yılda tecavüzden
yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbirisi
cezalandırılmadı. Rakamların söyledikleri böyleyken esasında ‘’isimsiz
mağdurlar’’ın yaşadıklarını gözden kaçırıyoruz kaygısını da taşıyorum. Yazık ki, her tecavüzcünün imdadına Türkiye’de devlet koşuyor. Daha çok yeni,
geçtiğimiz hafta bir kadın göz altında devletin resmi görevlisi tarafından
defalarca tecavüze uğradı, kadın hakimlerin de bulunduğu bir kararla, karşı
koymadığı (!) tespit edildi ve resmi görevli kısa sureli ceza aldı. Burada
sosyal medyayı kullananlar bilirler şöyle bir tepki veresim var; aerrıjmnbmfmrekjgnkgmhl
Ayrıca çocuk tacizi ve istismarında da
yine çocuğun yaşı, rızası, kızlık zarı devreye giriyor. Zar yırtılmadı ise,
devlet tecavüzcüye beraat veriyor. Koskoca devlet kız çocukların bacak
aralarında ufaldıkça ufalıyor. Kız çocuklarına onlarca erkek tecavüz ederken, o
çocukların attığı çığlık çığlıktan sayılmıyor. Daha geçtiğimiz aylarda Adana’da
altı yaşında bir kız çocuğu koli bandı ile bağlandıktan ve bıçaklandıktan sonra
üzerine benzin dökülerek yakıldı. Bir başkası Iğdır’da tecavüze uğrayıp
öldürüldü. Diyarbakır’da okula gitmek için evden çıkan 13 yaşındaki bir erkek
çocuğa, ölümle tehdit edildikten sonra tecavüz edildi. Bir diğer çocuk
İstanbul’da ölü bulundu.
Bayan Yanı’nda okuyacaklarınızı cesaretle
yazan kadınlar; koruması altındaki çocuğa sahip çıkamayanlara, daha doğrusu
koruması altındaki hiç kimseye sahip çıkamayanlara, koruması altındakilere
tecavüz edilirken izleyenlere, gözü olup da görmeyenlere, kulağı olup da
duymayanlara, gördüğü yerde müdahale etmeyenlere, karar verirken vicdanını ve
yasaları göz ardı edenlere bir çığlık olsun diye anlattılar.
Kulaklarınızı tıkamayın, gözlerinizi
kapatmayın. Bu genç insanların yaşamı kararmasın, bu öyküler sizin
çocuklarınıza ya da size ait olabilirdi. Biraz merhamet çokça hak temelli,
sosyal politika üreten bir devlete ihtiyacımız var sadece o kadar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder