Umut varsa iyimseriz demektir, ya da
iyimser olursak umut da kendiliğinden gelecektir…
Bu sadece
kişisel olarak yaşamımızda bir şeylerin yolunda gitmeyişi değil. Son zamanlarda
artan bir huzursuzluk ve güvensizlik var toplumda. Kötümser bir bakışla
değerlendiriyor insanlar yaşananları. Öyle ki, mizah kara bir politik mizaha
dönüştü. Acı acı gülümsüyoruz o kadar.
Savaş ve
ekonomik kriz riskinin artışına dair bir algı var. İşsiz kalma, devlet
şiddetine ve mobingine maruz kalma, tutuklanma korkusu taşıyor insanlar. Sosyal
medya kaynaklarının bir kısmının yasaklanması, yayınlanan tapeler, izlemeler,
fişlemelere ilişkin haberler, çocuk, kadın ölümleri, kayıplar, kurumlar
arasında yaşanan çatışmalar, velhasıl hepimiz
tedirginiz. Büyük fotoğrafa bakınca karamsarlığa düşmemek pek de mümkün görünmüyor.
Eski bir Çin
atasözü; ‘’…iyimser insan her felakette bir fırsat, kötümser ise her fırsatta
bir felaket görür.’’ diyor.
Yaşadıklarımla geçen yıllara bakınca bu sözün doğruluğuna inandım. Ancak bu
yaklaşım herkes için aynı ölçüde gerçekçi olmayabilir. Biliyoruz ki, hepimizi
yaşama bağlayan hedeflerimiz var. Yaşamla bağımızı bu hedefler taze tutuyor. Bütün
olumsuzluklara karşın, umut ışığını görebilmek önemli. Yoksa hedefi tutturmayı
bırakın, hedeflerimiz giderek bizden uzaklaşacaktır. Nasıl ki, hergün güneşin
doğacağını, gecenin gündüze dönüşeceğini biliyorsak; olumsuzlukların da sonsuza
dek sürmeyeceğini biliriz aslında… Sakın bu da ‘’Polyannacılık’’ deyip geçmeyin.
Umutlu ve
iyimser olmak gerçekte bir karakter, üstelik geliştirilebilir değerli bir
insani özellik. Hiç kimse doğuştan iyimser ya da kötümser değil. Bunların her
ikisi de karakterlerimize bağlı birer davranış biçimi. Yaşadıklarımız aslında
bizi iyimser ya da kötümser yapan. Size bir sır vereyim mi? kötümser olmaya
giden yollar çeşitli ve keskin. İyimser olmak için gidilecek yollar ise, çok sınırlı.
Bu nedenle istekli, ısrarcı ve inatçı olmak bu
sınırlılığı aşmak için ön koşul. Kötümserler için çözüm yoktur kabullenme
vardır. İyimser; ‘’ hayır, mutlaka bir yolu olmalı’’ der… Öyleyse şunu rahatlıkla söylemeliyim ki,
iyimser aslında saf bir Polyannacı değil, bir savaşçıdır. Olumsuzluklara
ilişkin farkındalığı vardır, üzülür ama çözüm için çalışır, kaçmaz ve aşmaya çabalar. Amerikalı
yazar, William Arthur Ward; “gerçek
iyimser sorunların farkında, çözümleri de bilen, zorlukları gören ama
üstesinden gelineceğine inandır. Olumsuzluklarn farkındadır ama olumlu
durumları da aynı oranda görür, en kötüye açık olup, en iyiyi bekleyendir. Şikâyet
etmek için çok nedeni vardır ama gülümsemeyi seçendir.” der. Ve ‘’ karamsar ters esen rüzgardan
yakınır. İyimser, rüzgarın dönmesini bekler... ‘’
David L. Weatherford; ‘’Bir güçlükle karşılaştığınızda kendinize bir kaçış
yolu değil, bir çıkış yolu arayın…’’ diyerek iyimseri tarif etmektedir. Aslında
iyimserler gerçekçidirler, yaşamı güllük gülistanlık görmezler, yaşam toz pembe değildir. Zorluklar
karşısında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Bu noktada iyimser
olmaya çalışmanın güçlü bir karaktere giden yolun anahtarı olduğunu da kabul
edelim.İyimser olmak insanın kim olduğunu bilme yolculuğunun da ulaştığı son
duraktır aslında. John Ruskin; "Bilge
insan, her durumda kendisine destek olacak bir şeyler bulur. Onun hüneri, her
şeyden iyimserlik çıkarmasıdır." derken, kültürümüzün kemale ermek
kavramını açıklar. İyimser bakış açısı bizi her an daha da bilgeleştirecektir.
İyimserlik olumluya odaklanma mottosunun yaşamdaki somut gerçekliğidir.
Kötümser
düşüncelerimiz artmaya başladığında, daima kötü olaylar olacağı yönünde gelişen
bir algı bizde alışkanlık halini alır. Her olayda, her anda aradığımız ve
gördüğümüz tek şey, olumsuzluklardır.
Yaşamın karanlık tarafına mahkum olmanın da kaynağıdır kötümserlik… İyimserler
dünyaya geniş bir perspektiften bakarlar. İyimser için şimdi vardır, geleceği ve tehlikeyi ise
sezinleyebilir. Ama bunun için yaşama küsmez.
Hiçbirimiz
kötümser olmayı istemeyiz.; ama kötümser olmak iyimser olmaktan çok daha kolaydır. İyimser olmanın kendi kendini kandırmaktan
farklı olduğunu da anlamalıyız. Gerçeği görmek yerine Pollyannacılığı tercih
ettiğimizde hayal kırıklığının
kaçınılmaz olduğunu da bilemeliyiz.
Neden bazı
insanlar sorunlar içinde boğulurken, neden bazı insanlar sorunların üstesinden gelebiliyorlar?
İyimser
sorunlara karşı duyarsız değildir. İyimser için sorunlar çoğunlukla sorunun
çözülmesi yönünde teşvik edicidir. Ve
iyimserler bu adımı hızlı atarlar. Son yılların popüler deyişi ile çaresiz
değil çare ‘’siz’’sinize karşılık gelen insanlardır iyimserler.
Safça
iyimserliğin dert, mantıklı iyimserliğin
ise, ön görülü olmak anlamına geldiğini unutmayalım.
Hepimiz için gelecekle ilgili beklentilerimizi
etkileyen ve biçimlendiren temel duyguların başında umut ve iyimserlik gelir. Bu
duygu, aslında çoğu insan için çok derinde temel iki soruyla başlar. Bunlar;
“yaşamımın gerçek bir amacı ve anlamı var mıdır?” ve “ben niçin varım ve
buradayım?” sorularıdır. Yaşamımızın bir amacı olduğunu ve yeryüzünde önemli
bir neden için var olduğumuzu keşfedebilirsek umut gelişir. Umut taşıyan
iyimser nasıl biridir?
Umutlu iyimser;
·
Değiştiremeyeceklerini kabullenir; esnektir,
çözüm için her yolu deneyip bir türlü çözüme ulaşamıyorsa üzülmek yerine bundan
ders almayı seçip aynı hataları yapmamaya çalışır. Bir dahaki sefere üstesinden
gelmeyi öğrenmişdir.
·
Yaşamının odak noktasında ‘’sevgi’’ vardır.
- Bilinçli,
donanımından gelen bir ‘’özgüveni’’ vardır.
- Değişime
açıktır, değişimden korkmaz.
- Çatışmaz,
barış içinde uzlaşabilir.
- Yargılamaz
ve anlamaya çalışır. Farklı olana saygı duyar.
Çok bilindik bir sözle bitirmek istiyorum, "iyiler
asla düşman olmazlar..." denir.
Şimdi uzunca bir süredir toplumca yaşadıklarımızı ve
karşılaştığımız insanları burada yazdıklarım ışığında bir kez daha
değerlendirelim. Ve çocuklarımızı yetiştirirken taşıdığımız sorumluluğun
ülkeleri, devletleri yönetmekten çok daha önemli olduğunu kabul edelim. Unutmayalım
yetiştirdiğimiz her çocuk bir gün etrafımızda eleştirip, beğenmeyip
yakındığımız insanlara kolayca dönüşebilir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder