8 Mart İçin Kanije Hablemitoğlu Yazdı
Bir yerde bizim de yanlışlarımız var ama…
Kadına kibarlık yapmak için halk arasında kullanılan sözcüğün, kadının cinsel kimliği reddedilircesine Bayan olduğu bir ülkede kadın hakları ve pozitif ayrımcılık bilincinin varlığından söz etmek ne derece mantıklı bilemiyorum. Gereksiz bir evrimsel saptamanın kurbanıyız her şeyden önce. 21. Yüzyıla gelmişiz, hala kas gücü yönünden zayıflığımız bizim için başarıya, bağımsızlığa, mutluluğa engel olabiliyor. Genlerimize işlemiş vazgeçmek, savaşmamak, vücudunun, kalbinin her yeri yaralarla kaplı olsa bile ayağa kalkıp bir daha, yine mi düştün, bir daha denememek. Çoğunluk gibi davranmayan ve savaşan sayısız kadın var dünyanın her yerinde, yıllar geçtikçe pozitif ayrımcılık adına ilerlemeler de mevcut ama “kaderini kabullenmek” yerleşmiş bir algı maalesef. İşte tam da bu yüzden genç bir kadın olarak “bu erkekler ne hayvan” “bunlar bize nefes aldırmıyor” “tüh kaka erkek” demektense biraz da Türk kadınını eleştirebilmek istiyorum.
Öncelikle aktivist feministlerin bir kısmıyla büyük problemlerim var. Tamam, çok güzel pozitif ayrımcılığı savunuyorlar, yürüyorlar, konuşuyorlar ama ciddiye alan olmuyor ki! Toplum içinde insanların dalga geçme konusu yaptıkları, isimleri panter, atmaca ve diğer bilumum hayvan isimleriyle yan yana getirilerek ağza alınan bu feministlere birinin dur deme vakti gelmedi mi sizce de? Bir feministin zaten erkek düşmanı olmaması gerektiğini söylemeye gerek bile yok eğer ki sadece pozitif ayrımcılık nosyonunun gelişmesi bizim hedefimizse. Hepsi olmasa da bu bahsettiğim güruh kendilerinin objeleştirilmesini engellemek için görünümlerini cinsiyetlerinden soyutlayarak bu işi yapıyorlar. Kadın olmanın estetik, güzellik, zarafet gibi bana kalırsa çok önemli özellikleri var. Bunları reddetmek ve bir nevi kendini erkekleştirmek çok da etkili bir çözüm değil kanımca. En nihayetinde ben, sen, o erkekler için değil, sadece kendimiz için her gün kalkıp aynada güzelliğimizi kutlamıyor muyuz? İş hayatında, siyasette de çok dikkatimi çekiyor kadınların erkekleşmesi… Erkekler kadın gibi kadın olduğun için seni ciddiye almıyor, belki yükselişini cinsellik içeren emellere bağlıyor; peki savaşmadan bunu kabullenerek ve cinsel kimliğinden soyutlanarak yeni nesil kadına nasıl bir imaj vereceksin?
Bir diğeri de aile içinde kaybettiğimiz savaş. Anne olmayı dünya üzerinde sadece kadın ve dişi üstlenebilirken (erkek denizanası hariçmiş yeni öğrendim), pozitif ayrımcılık ve kadına, insana saygı kavramlarının çocuklara aktarılması görevi de bununla birlikte gelmektedir. Ancak maalesef, gözlemlediğim kadarıyla anneler oğullarını her şeyi söylemeye ve yapmaya haiz küçük prensler olarak yetiştirdikçe yetişen erkek çocukları nasıl saygı gösterip kendinden başka bireylere nasıl öncelik tanıyacağını öğrenemiyor. Hele de kocasının devamlı psikolojik olarak bastırıp, engellediği, bunu da “erkektir yapar” olarak yorumlayan bir kadının yetiştirdiği kız ve erkek çocuğun da bu geleneği devam ettirmesi fazlasıyla muhtemel. Yıl olmuş 2012, hala genç erkekler kız arkadaşlarına istediği kabalığı yapıp, ne giydiğinden, ağzından ne çıktığına kadar kontrol ederek her çeşit baskıyı ve yaptırımı uygulayabiliyorlar! Daha da acısı genç kızlar eğitimli olmalarına karşın kendilerini aşağılık kompleksine ve bağımlı, ihtiyaç duyan zavallı kategorisine sokmak konusunda fazlasıyla istekliler. Bu bir kültür olamaz, en azından eğitimi ve kendine saygısı olan hiçbir kadın kabul etmez. Ben bunu gördüğüm zaman genç bir kadın ve ileride de umutla anne olmak isteyen biri olarak utanıyorum gurur duyduğum cinsel kimliğim adına.
Aslına bakılırsa gördüğüm nedir, okuduğum nedir, yaşadığım nedir; kısaca çok da fazla söyleyecek şeyim yok. Genç bir kadın olarak öğrendiğim bir şey varsa o da kadınlar savaşmadan, yere ne kadar düşürülürse düşürülsün vazgeçmeden, biraz da sürünmeden elde edemiyorlar mesleki ve yaşamsal bağlamda amaçladıklarını. Erkekler için evet daha kolay ama dünyanın sonu değil ya bazen göze almak lazım kavgayı, dövüşü ve yalnızlığı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder