''Doğmak
ve ölmek kolaydır, önemli olan arasında geçirdiğiniz zaman,
sürdüreceğiniz yaşamdır'' mealinde pek çok şey okuyoruz. Fasaryadan
avuntular. Necip Hablemitoğlu doğduktan sonra geçen 60 yıl, bizden ayrı
olduğu 12 yıl... Kasım gelince kötü olurum ben, dengesiz tatsız, huysuz
aksi biri... Hele de şu Kasım geyiklerine hiç tahammül edemem. Senenin
iki ayından, biri Kasım diğeri Aralık, nefret barındıramayan ben nefret
ederim. Keşke yıl 10 ay olsa derim.
Yine lanet zamanlardan geçiyorum, o
güzel bakışlı, naif yürekli adam 60 yaşında, ama varlığı yeryüzünün
kimbilir neresinde ???
“herşeyden biraz kalır”
Kavanozda biraz kahve
Kutuda biraz ekmek..
İnsanda biraz acı ... Sen çok kaldın Necip Hablemitoğlu, hem sen hem de
acın öyle çok kaldı ki, dağ gibi büyüdü... büyüyor ve büyüyecek
''her düşüş bir yükseliştir, umudunu sararsan aydınlığa...'' demiş biri,
kim demiş hatırlayamadım, kalmış aklımda. Şu aydınlık görünse be artık,
yılgınlık değil de yorgunluktandır kızgınlığım.
Ne çok izimiz
var, yara berelerimiz çok. Çocukken düşüp dizimizi kanattığımız yerler
iyileşti, belki az biraz izi kaldı. Büyüdük aşka döndüğümüz yüzümüzü
kızarttık, aşklarımızın izi kaldı. Ama öyle kayıplar var ki, bir daha
hiç gelmeyecek dediklerimizin ardından gitmek istediğimiz, insanın içini
karartan, düşünce yeniden kalkmasına engel olan, en kötüsü hayatın
karşısında düşüren... Düştüm de nasılsa bilmem yeniden başka bir hayata
başladım, kızdım da bunun için kendime, çok suçladım... Gidenin acısına
yeniden başlamanın ağırlığınca acısı da eklendi
Küllerinden doğmak buysa, sessizce ve çaresizce yaşamak zorunda olduğumdandır....
Kanije ve Uyvar için umutlanmak, ateşi ve acıyı çaresizce bastırıyor.. yok etmiyor...